Aşık Edebiyatının Temsilcileri AYT
KÖROĞLU
16. yüzyılda yaşadığı sanılan Aşık Köroğlu zamanla destan kahramanı Köroğlu ile karıştırılmıştır.
Sadece hece ölçüsünü kullanmış; divan edebiyatının etkisinde kalmamış.
Koçaklama nazım türündeki şiirleriyle ön plana çıkan şairin yiğitçe ve mertçe bir söyleyişi vardır.
Şiirlerinde, savaş ve kahramanlık konularının yanında, onlardan daha ağır basan sevgili, gönül ve dünya işleri gibi konuları da işlemiştir.
Şiirinde epik söyleyişin yanında lirik söyleyişi de vardır.
Şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır.
Şiirlerinde dinî ve tasavvufî konulara ve ögelere yer Vermemiştir.
KARACAOĞLAN
16. ve 17. yüzyıllar arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.
Osmanlı topraklarını karış karış dolaşan, yani gezgin bir şair olan Karacaoğlan gördüğü her güzeli şiirleştirmiştir. Adeta güzeli ve güzelliği övmek için yaşamıştır.
Güzel ve güzellik temalarının yanında “gurbet” temasını da sıkça işlemiştir. Anadolu’da “gezgin âşıklar” arasında yer alır.
Karacaoğlan, şiirlerinde “tabiat”, “ölüm” ve “ayrılık” temalannı da ele almıştır.
Karacaoğlan, sadece din dışı konuları işlemiş, onun şiirlerinde tasavvufi ve dinî ögelere yer vermemiştir.
Toplumsal konulara yer vermeyen Karacaoğlan’ın taşlama türünde neredeyse hiç şiiri yoktur.
Koşma, semai ve varsağı şeklindeki şiirleriyle tanınmış, âşık edebiyatında “güzelleme” nazım türünün en başarılı ozanıdır.
Aşık edebiyatında, ilk dörtl’ ünde “bre, behey, hey” gibi ünlemlerin yer aldığı varsağı nazım biçiminde en çok şiir söyleyen âşıklar arasında yer alır.
Daha çok aşk konusunu işleyen Karacaoğlan, âşık edebiyatının en lirik şairleri arasında yer alır.
Şiirlerini irticalen yani doğaçlama yoluyla ve saz eşliğinde söylemiştir.
Şiirlerinde daha çok 11 heceli dizeleri tercih eden Karacaoğlan, sadece hece ölçüsünü kullanmış; divan edebiyatının etkisinde kalmamış ve aruz ölçüsünü kullanmamıştır.
Şiirlerinin birçoğunun ilk dizelerinde benzerlikler göze çarpar. Otuz kadar şiiri “Evvel bahar yaz ayları gelende” dizesiyle, on kadar şiir ise ”Yaz gelip de beş ayları gelince” dizesiyle başlamaktadır.
KAYIKÇI KUL MUSTAFA
16-17. yüzyıllarda yaşadığı tahmin edilen şair, birçok deniz ve kara savaşına katılmış; Cezayir’den Bağdat’a dek olan yerleri dolaşmıştır.
Çağının önemli tarihî olaylarını şiirleştirmiş, katıldığı savaşlarla ilgili şiirler yazmıştır.
Dilinin yalınlığı, söyleyişinin doğal ve içten oluşu ile dikkati çeken şair, özellikle Yeniçeri ocaklarında büyük etkisi olan bir ordu şairidir.
Destan ve ağıtlar söylemiş bir Yeniçeri şairidir. IV. Murat’ın Bağdat Seferi sırasında savaşta büyük kahramanlıklar gösteren ve şehit düşen Genç Osman hakkında söylediği “Genç Osman Destanı” şiiriyle çok ünlenmiştir.
AŞIK ÖMER
17. yüzyılda yaşamış bir şair olan Aşık Ömer bir ordu şairidir.
Saz şairleri arasında “üstat” olarak bilinen Aşık Ömer, hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri daha başarılıdır.
Divan şiirinin etkisinde kalmıştır. Divan şairlerinden Ahmet Paşa, Fuzuli ve Atai’nin şiirlerine nazireler yazması; gazel, murabba, kalenderi, satranç, müstezat gibi şekillere örnekler vermesi, Ömer’deki, yüzyıla hâkim olan divan şiirine yönelme arzusunun en güzel örneğidir.
Aşk, tabiat ve sevgi konularının yanında tasavvuf ve kahramanlık konularını da işlemiştir.
Aşık edebiyatında en çok şiir söyleyen şairler arasında yer alır.
Şiirleri “Aşık Ömer Divanı” adıyla bir araya getirilmiştir.
38 dörtlükten meydana gelen ve 105 şairin adının sayıldığı Şaimame adlı şiiriyle tanınmıştır. Şiirde sadece 17 saz şairinin adı zikredilir.
ERCİŞLİ EMRAH
XVII. yüzyılın ilk yarısında Erciş’te yaşadığı sanılmakta ve özellikle Doğu ve Güney Anadolu’da anlatılan Emrah ile Selvihan adlı hikâyenin kahramanı olduğu kabul edilmektedir.
Sadece hece ölçüsünü kullanmış, aruz ölçüsünü hiç kullanmamıştır.
Şiirlerinde din ve tasavvuf konularına yer vermemiştir.
Divan edebiyatının etkisinde kalmamıştır.
Dilinde, Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalara çok az yer vermiştir.
Şiirlerinde, çoğunlukla aşk, sevgi ve tabiat temalarını işler.
Yaşadığı toplumun dilini kullanmış, sade ve yalın bir anlatımı benimsemiştir.
Benzetmelerinde tabiat güzelliklerinden yararlanmıştır.
GEVHERİ
Tam olarak ne zaman yaşadığı bilinmemektedir. XVII. yüzyılın ilk yarısında doğup XVIII. yüzyılın başında öldüğü sanılmaktadır.
Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirler daha başarılıdır.
Divan edebiyatının etkisinde kalmıştır. Yüzyılın başlıca adlarından biri olmasında, aruz ölçüsünü hece ölçüsü kadar başarılı bir şekilde kullanan ender şairlerden biri olmasının da rolü vardır.
Sade ve anlaşılır dille yazdığı şiirlerinin yanında Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü şiirleri de vardır.
Aşk, tabiat, ayrılık, sevgi gibi bireysel konuları işlemiştir.
Şiirlerinin büyük kısmı Divan’ında bir araya getirilmiştir.
LEVNİ
Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan şair, Türk süsleme sanatının önde gelen minyatürcüleri arasındadır. Edirneli olup sonradan geldiği İstanbul’da girdiği nakkaşhaneden usta olarak ayrılır.
Resim sahasındaki eserleri Vehbi’nin Surnamesi’nde, Padişahlar Albümü’nde, Beşiktaş Mevlevihanesi’nde vs. bulunmaktadır.
Aşık Ömer’in resmini yapması, âşıklarla olan yakın dostluğunun güzel bir işaretidir. Mahlası da onun renk dünyasını dile getirmektedir.
Atalar Sözü Destanı adlı şiiriyle tanınmış, şiiri tümüyle atasözleri üzerine kurmuştur.
AŞIK ŞENLİK
Asıl adı Hasan’dır. Doğu Anadolu Bölgesinin en ünlü aşığıdır. Şiirleri bugün bile dillerden düşmemektedir. Zaman zaman yapılan anma geceleri, onun daha çok tanınıp sevilmesini sağlamıştır.
Devrinde yendiği pek çok ünlü aşığın, onu ortadan kaldırmak üzere yemeğine “vadeli ağu” koyup ölümüne sebep olması, onun daha çok sevilmesinin sebeplerinden biri de olabilir.
BAYBURTLU ZİHNİ (1797-1359)
19. yüzyılda yaşayan şairin asıl adı Mehmed Emin’dir. 1816’da başlayan ve sık sık istifa ve sürgünlerle geçen memuriyet hayatı hemen hemen ölümüne kadar sürer.
Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmış, divan edebiyatının etkisinde kalmıştır.
Daha çok hece ölçüsüyle yazdığı koşma ve destanlarıyla tanınmıştır. Aruzla yazdığı şiirlerinde dili ağır ve süslüdür.
Divan’ını 1839’da saraya takdim etmiş, Divan’ın geliştirilmiş bir şekli olan Divan-ı Zihni, ölümünden sonra oğlu tarafından yayımlanmıştır. Başından geçen olayları, yergi ve destan biçiminde Sergüzeştname adlı eserinde manzum olarak hikâye etmiştir.
Kitab-ı Hikâye-i Garibe adlı eseri, manzum parçalarla da süslenen ve romana geçişte bir basamak niteliği taşır.
DERTLİ (1772-1845)
18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın başında yaşamıştır. Asıl adı İbrahim’dir. 1840’ta intihara teşebbüs eder ancak kurtarılır, bu olaydan sonra “Dertli” mahlasını kullanır.
Gelenekten yetişen Dertli, hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır. Divan şiirinin etkisinde kalmıştır. Divan şiiri tarzındaki şiirlerinde dil ve vezin kusurlarına rastlanır.
Hem halk hem de divan şiiri tarzındaki ürünlerinde Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları kullanmıştır.
Şiirlerinde, dinî konulara rahat bir üslupla yaklaşır, “Telli sazdır bunun adı” dizesiyle başlayan ünlü şiiri, din adamlarıyla arasının açılmasına sebep olmuştur.
Şiirlerinde en çok gurbet, hasret, dert, sıkıntı gibi temaları işlemiştir.
Şiirleri bir Divan’da bir araya getirilmiştir.
DADALOĞLU
18. yüzyılın ikinci yarısında doğmuş, 19. yüzyılda vefat etmiştir.
Oğuzların yirmi dört kolundan biri olan Avşar boyuna mensuptur.
Göçebe yaşantısından dolayı pek çok kasaba, köy hatta aşiret tarafından benimsenmiştir.
Osmanlı’nın iskân politikasına karşı sazıyla savaş vermiştir.
“Hakkımızda devlet etmiş fermanı / Ferman padişahın dağlar bizimdir” dizelerinde olduğu gibi şiirlerinin çoğunda isyan vardır.
Şiirlerinde sadece hece ölçüsü kullanmış, divan şiirinin etkisinde kalmamıştır.
Karacaoğlan gibi lirik şiirler söylemiş, Avşar güzellerine karşı beslediği duyguları dizelere dökmüştür.
Dadaloğlu, kahramanlık, savaş konularını işlediği koçaklama türündeki şiirleriyle tanınmıştır.
ERZURUMLU EMRAH
19. yüzyıl şairlerindendir. Kendi adıyla anılan bir âşık kolunun kurucusudur. Şiirlerine bakarak onun medrese eğitimi gördüğünü söylenebilir.
Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmış, divan şiirinin etkisinde kalmıştır.
Asıl başarısını hece ölçüsünü kullandığı Koşma ve semailerle sağlamıştır.
Aşıklık geleneğine bağlı olarak aşk, tabiat gibi konuları ele almıştır.
Medrese tahsili gören şair, dinî ve tasavvufî temaları işlemiştir.
Aruz vezni ile olan şiirleri, Divan—ı Emrah (1916) adıyla yayımlanmıştır.
Hece vezni ile söylediği şiirleri çeşitli mecmua ve cönklerde yer almaktadır.
SEYRANİ
Kayseri’nin Develi (Everek) ilçesinde doğan şairin asıl adı Mehmet’tir.
19. yüzyılda yaşamış bir halk şairidir. Biraz medreseye devam etmiş, biraz da hat sanatı ve nakkaşlık tahsili görmüştür.
Aşık edebiyatında, taşlama nazım türündeki şiirleriyle tanınan şairlerin başında gelir.
Şiirlerinde yergici, taşlamacı ifadeleri çekinmeden kullanmış, döneminin
aksaklıklarını, değersiz yöneticileri ve ham sofuları eleştirmiştir.
Şiirlerinde rüşvet, ikiyüzlülük, adalet, haksızlık, fakirlik gibi toplumsal konuları işlemiştir.
Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmış, divan şiirinin etkisinde kalmıştır.