1913 yılında İngiliz bilim insanı Henry Moseley, bazı atomlar üzerine gönderdiği elektronları, atomun X -ışını yaymasına neden olduğunu farketti. Ancak her farklı element atomunun oluşturduğu X -ışınlarının frekansı farklı oluyordu. Moseley X ışını frekanslarının farklılığının nötr atomlardaki elektron sayılarının farklılığından kaynaklandığını ortaya koyarak farklı elementlerin proton sayılarının da farklı olduğunu ispatladı.
Yaptığı çalışmalar sonucunda bir çok elementin proton sayısını yani atom numarasını belirledi. Bu çalışmalarıyla Moseley, elementlerin kimyasal özelliklerinin o güne kadar düşünüldüğü gibi atom ağırlıklarına bağlı olmadığını, atom çekirdeğindeki proton sayısına bağlı olduğunu ortaya koydu. Bunun sonucunda da elementlerin sınıflandırılmasında proton sayılarının yani atom numaralarının dikkate alınması gerektiğini ifade etti.
Günümüzde bilinen element sayısı 118 dir. William Ramsey’in 1904 yılında soy gazları keşfiyle birlikte Mendeleyevin tablosuna bir grup daha eklenmişti. Moseley’in periyodik sistemi atom numaralarına göre oluşturma düşüncesinden sonra her yeni keşfedilen element periyodik sisteme yerleştirildikçe farklı bir düzenleme yapılması gerekti.
1940 yılından sonraki yıllarda Glenn Seaborg radyoaktif uranyum atomundan yola çıkarak laboratuvar şartlarında bir çok yeni ve yapay elementin keşfini gerçekleştirdi. Glenn Seaborg günümüzde kullandığımız periyodik tabloya son şeklini verdi ve modern periyodik tablonun oluşmasını sağladı. Atom numarası 106 olan elemente onun adı verilerek seaborgyum dendi.