Coğrafya kavramı ilk kez, Yunan kültüründe milattan önceki dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır. Yunanca gaia (yer) ve graphein (betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. İlk çağlarda coğrafya genellikle matematik, astronomi, felsefe ve tarih gibi alanlardaki düşünürlerin (Tales, Herodotos, Aristoteles, Batlamyus, Eratosthenes) yürüttükleri çalışmalardan oluşmaktadır. Örneğin, İlk Çağ’ın ünlü matematikçi ve filozoflarından Eratosthenes (Eratosten), coğrafya biliminin temellerini atan kişi olarak bilinir. Eratosthenes (Eratosten), enlem ve boylam sistemini icat etmiş ve Dünya’nın çevresini hesaplamıştır. Ancak, İlk Çağ’da coğrafyayla ilgili çalışmaları, günümüzdeki coğrafya anlayışına benzer şekilde yapması nedeniyle, ilk coğrafyacı Strabon kabul edilmektedir.
İlk Çağ’da sınırlı olan coğrafya alanındaki çalışmalar, Orta Çağ’da İslam bilginlerinin katkılarıyla gelişme göstermiştir. Örneğin, Biruni (978 – 1048), matematik coğrafya alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Dünya’nın yarıçapı, yer ekseninin eğikliği ve meridyen yayları ile ilgili ileri sürdüğü ölçümler günümüzdeki değerlere çok yakındır. Bir başka bilim insanı İdrisi (1099 – 1154), Dünya’nın yuvarlak olduğunu ispatlamış ve çizdiği Dünya haritasını kendinden sonraki coğrafyacılara miras bırakmıştır. İslâm coğrafyacılarının bilgi birikimini Kitab-ür-Rüşandi isimli eserinde toplamıştır. Orta Çağın en büyük seyyahı olan İbni Batuta (1304 – 1365), gezilerindeki gözlemlerini İbni Batuta Seyahatnamesi isimli eserinde toplamıştır. İbni Haldun (1332 – 1406) ise beşeri coğrafya konularından oluşan bir eser yazmıştır. Orta Çağ’ın ünlü seyyahı Marco Polo (1254 – 1324), gezilerine yönelik gözlemlerini bir eser halinde toplamıştır. Bu eser Avrupalıları coğrafi keşiflere özendirmiştir.
Yeni ve Yakın çağlarda Kristof Kolomb, Bartolomeu Dias, Vasco Da Gama, Macellan ve Del Kano gibi kaşiflerin yeni yerler keşfetmeleri coğrafyanın önemini artırmıştır. Bu dönemde Avrupa’da Rönesans hareketinin başlaması, her alandaki bilim insanlarının düşüncelerini özgürce söylemelerine olanak sağlamıştır. Böylece coğrafyanın gelişimi kolaylaşmıştır. Örneğin, Kopernik (1473 – 1543), Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü söylemiştir. Bu görüşü, daha sonraki yıllarda İtalyan astronom, fizikçi ve matematikçi Galileo da desteklemiştir. Yeni ve Yakın Çağlarda coğrafyaya İslâm bilginleri de önemli katkılar yapmıştır. Örneğin, Osmanlı denizcisi ve harita bilimcisi Piri Reis (1465 – 1554), Amerika’yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır. 1513 yılında çizdiği Dünya haritası, günümüzdeki Dünya haritasına benzerlik göstermesi bakımından hayret vericidir. Ayrıca Katip Çelebi (1609 – 1657) Dünya’nın Aynası, ünlü seyyah Evliya Çelebi (1611 – 1682) Seyahatname adlı eserleriyle coğrafya bilimine önemli katkılar sağlamışlardır.
Günümüzdeki modern coğrafya anlayışına ait ilk çalışmalar 19. yüzyıl başlarına kadar uzanmaktadır. Bu çalışmalara Alman bilim insanları öncülük etmiştir. Fiziki coğrafya alanında yaptığı araştırmaları ve keşifleri bulunan Humboldt (1769 – 1859), bu alandaki en ünlü Alman coğrafyacıdır. Güney Amerika Kıtası’nın batı kıyılarındaki soğuk su akıntısını bu bilim insanı keşfetmiştir. Bir başka bilim insanı Carl Ritter ise beşeri coğrafyanın kurucusu kabul edilmektedir. Modern coğrafya alanında ülkemizdeki çalışmalara Faik Sabri Duran, Besim Darkot, Reşat İzbırak ve Sırrı Erinç gibi bilim insanları öncülük etmiştir. Sonuç olarak, ilk çağlarda düşünürlerin yaşadıkları yerleri betimlemesi şeklinde dar bir alana sahip olan coğrafya, zaman içindeki gelişmelerle birçok konuyu içine alan geniş bir bilim dalı hâline gelmiştir.
performans olurmu bu