Kategoriler: 10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı

1) Beyitten Oluşanlar

Gazel

  • Arap edebiyatında ortaya çıkmış, İran edebiyatının etkisiyle edebiyatımıza girmiştir.
  • Divan şiirinin en yaygın nazım biçimi olan gazel, Arapçada “kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek” anlamına gelir.
  • Gazel yazan şairlere gazel-sera, gazel—gü, gazel—güy (gazel söyleyen), gazel—perdaz (gazel düzenleyen), gazel—nüvis (gazel yazan) gibi adlar verilmiş; gazelleri özel bir ahenkle okuyan kişilere ise gazel—hân (gazel okuyan) adı verilmiştir.
  • Beyit sayısı 5 ilâ 15 arasındadır. 5’ten az, 15’ten çok beyitten oluşan gazeller de vardır. 15 beyitten fazla olan gazellere “gazel—i mu-tavvel” adı verilir.
  • Gazeller aa/ ba/ ca/ da… biçiminde kafiyelenir.
  • Gazelin ilk beyti kendi arasında kafiyeli (musarra/ mukaf’fa) olur.
  • İlk beytine “matla beyti”, matladan sonra gelen beyte hüsn-i matla denir. Matla, “doğuş yeri” anlamına gelir.

Ferman-ı aşka cân ile var inkiyadâmız

Hükm-i kazaya zerre kadar yok inâdımız

Yukarıdaki beyit, “aa” şeklinde kafiyelendiği için gazelin matla beytidir

Matla, gazelin ilk beytidir Matla “başla” kelimesiyle kafiyeli ve ses olarak ona benzemektedir. Matia-başla / ikisi de “ilk” ile ilgili. Kelimeyi buradan aklınızda tutabilirsiniz.

Son beytine “makta”, maktadan önceki beyte hüsn—i makta adı verilir. Makta, “kesme veya bitirme yeri” anlamına gelir. Şairin mahlası genellikle makta beytinde yer alır. Şairlerin şiirlerinde kullandıkları isme mahlas denir. Mahlas kullanmaya “tahallüs etme” denir.

Gazellerde mahlasın bulunduğu beyte mahlas beyti, mahlasname ya da tahallus beyti adı verilir.

Baki çemende hayli perişan imiş varak

Benzer ki bir şikâyefi var rüzigardan

Yukarıdaki beyitte şairin mahlası (Baki) yer aldığı için gazelin makta beytidir.
Makta, gazelin son beytidir. Makta ”nokta” kelimesiyle kafiyeli ve ses olarak ona benzemektedir. Makta-nokta / ikisi de “son” ile ilgili. Kelimeyi buradan aklınızda tutabilirsiniz.

Gazelin en güzel beytine “şah—beyt” ya da “beytü’l-gazel” denir.

Gazelde öncelikli olarak beyit güzelliği önemlidir. Bir gazelde beyitler yalnız ölçü ve kafiyeleriyle değil, anlamları bakımından da birbirine bağlanmışsa yani beyitler arasında konu bütünlüğü olan gazellere “yek-ahenk gazel”; bütün beyitleri aynı güzellikte söylenmiş gazellere ise “yek—avaz gazel” denir.

Gazelin asıl konusu aşk ve sevgilidir. Sevgili ile ilgili olarak şarap ve tabiattan söz edilir. 18. Yüzyıldan sonra gazelde felsefi düşünceler, hayat görüşleri de işlenmiştir. Gazeller konularına göre çeşitli gruplara ayrılır:

a) Aşıkâne gazel: Aşka dair mutluluk, acı gibi duyguları işler. Aşkın verdiği mutluluğu, sıkıntıyı, sevgiliden yakınmayı, sevgiliye karşı yakarışları, içli ve duygulu olarak anlatan gazellerdir. Divan edebiyatında âşıkâne gazelin temsilcisi Fuzulî’dir.

b) Rindâne gazel: Rint, geniş hoşgörü sahibi, görünüşü sade, dünya ve hayata karşı kayıtsız, içkiye düşkün, yaşamaktan zevk alan, aynı zamanda âşık ve irfan sahibi bir tiptir. Genellikle içkiyi, içki zevkini, içki ile ilgili türlü düşünceleri hayata karşı kayıtsızlığı, yaşamaktan zevk almayı konu alan gazellerdir. Divan edebiyatında rindâne gazelin en başarılı şairi Bakî’dir

c) Şuhâne gazel: Kadını ve aşkın zevklerini konu alan, zarif ve çapkın bir anlatımla söylenmiş gazellerdir. Nedim, şuhâne gazelleriyle tanınır. Şuhâne gazellere Nedimâne tarz gazel de denir.

d) Hâkimane (hikemî) gazel: Öğretici (didaktik) konuları işler. Ahlakla ilgili öğütler veren, türlü hayat görüşlerini yansıtan, özdeyiş niteliğindeki sözlerin ağır bastığı gazellerdir. Bu tarzdaki gazelleriyle Nabî ün salmıştır. Nabîyâne tarz da denir.

e) Sofiyâne gazel: Özellikle mutasavuf şairlerin dinî ve tasavvufî konularda yazdıkları gazellerdir. Osmanî

Dize ortalarında iç uyak bulunan ve genellikle aruzun iki eşit parçaya bölünebilen kalıplarıyla yazılan gazellere “musammat gazel” denir. Musammat kafiye olan beyitler bölünerek dörtlük haline getirilebilir.

Değüldüm men sana mâ’il sen itdün aklımı zâ’il
Mana ta’n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Fuzülî rind-i şeydâdur hemîşe halka rüsvâdur
Sorun kim bu ne sevdâdur bu sevdadan usanmaz mı

Yüzyıllara göre önemli gazel şairleri şunlardır:

15. yüzyıl: Şeyhî, Ahmet Paşa, Ali Şir Nevaî, Necati Bey
16. yüzyıl: Zatî, Hayalî Bey, Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman), Fuzulî, Bakî, Bağdatlı Ruhî, Taşlıcalı Yahya, Nev’î
17. yüzyıl: Naili-i Kadim, Şeyhülislam Yahya, Nabî, Nefî, Neşatî, Fehim—i Kadim
18. yüzyıl: Nedim, Şeyh Galip
19. yüzyıl: Enderunlu Fazıl, Enderunlu Vasıf, Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galip

Müstezat

  • Müstezat, Arapça “ziyade” kökünden türetilen kelime “artırılmış, eklenmiş” anlamına gelir.
  • Gazelden türemiştir. Bir uzun bir kısa ile kurulu beyitlerden oluşan nazım biçimidir.
  • Uzun dizeleri “mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün” kalıbıyla, kısa kalıpları ise “mef’ulü/ feulün” ile yazılır. Eklenen kısa dizelere ziyade adı verilir.
  • Divan şiirinin sanatlı ve artistik biçimlerindendir. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur.

Ey şuh-ı kerem-pişe dil-i zar senindir
Yok, mihnetim asla

Ey kan-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhan u hüveyda

  • Kaside
    Arapça bir sözcük olan kaside, “kastetmek, yönelmek, niyet etmek, yaklaşmak” anlamlarına gelir Kasideler, belli bir amaç için yazılmış şiirlerdir.
  • Özellikle din ve devlet büyüklerini övmek için yazılır.
  • Beyit sayısı genellikle 33—99 arasında değişir; beyit sayısı 33’ten az, 99’dan fazla olan kasideler de vardır.
  • Gazelde olduğu gibi aa/ba/ca/da… biçiminde kafiyelenir.
  • İlk beytine “matla”, son beytine “makta” adı verilir. Kasidenin en güzel beytine “şah beyit” ya da “beytü’l—kasid” denir. Şairin mahlasının geçtiği beyte ”taç beyti” adı verilir. Taç beyit kasidenin son beyti olabileceği gibi yani makta beyti olabileceği gibi ondan önceki beyitlerden biri de olabilir.
  • Genellikle aruzun iki eşit parçaya bölünebilen kalıplarıyla yazılan matlasından sonraki beyitlerinde iç kafiye bulunan kasidelere “musammat kaside” adı verilir.

Kasideler, “nesib-teşbih, tegazzül, girizgâh, methiye, fahriye, dua” bölümlerinden oluşur:

a.Nesib veya Teşbib: Kasidelerin giriş bölümüdür. Genellikle 15—20 beyit arası uzunluktadır. Kasidenin asıl konusu övgü olduğu hâlde şair, doğrudan övgüye geçmez, kasidenin başında asıl konuyla ilgisi olmayan kış, yaz, aşk, bahar, bayram, bahar gibi konulardan söz eder. Bu bölümde âşıkane (aşkla ilgili) duygular anlatılırsa “nesib”; afakî konular (bahar, tabiat, bayramlar…) işlenmişse “teşbib” adını alır. Teşbibin kelime anlamı güzelleştirmek, parlaklığı artırmaktır. Bazı şairlerin nesib bölümüne yer vermeden doğrudan methiye bölümüne geçtiği görülür.

b. Giriz / Girizgâh (Gürizgâh): Nesib bölümünden methiye bölümüne geçerken söylenen beyit ya da beyitlerdir. Şair, bu bölümde methiyeye yani asıl konuya geçeceğini haber verir.

c. Methiye: Maksad veya maksud olarak da adlandırılır. Kasidenin sunulduğu kişinin övül ü ve asıl konunun işlendiği bölümdür. Kasidenin yazılış amacı olan bölümdür. Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişir. Şair, methiyede sanatçı kişiliğini konuşturur.

d. Tegazzül: Üsluba canlılık kazandırmak amacıyla şairin aşk ve eğlence duygularını dile getirdiği, “gazel” söylediği bölümdür. Nesib ile methiye ya da methiye ile fahriye arasında yer alır. Her kasidede bulunmaz.

e. Fahriye: Şairin kendisini ve sanatını övdüğü bölümdür. Beyit sayısı değişkendir. Şair, kendisini överken şiir yeteneğini ortaya çıkarır.

f. Dua: Kasideye sonradan girmiş bölümdür. Kasidenin son bölümüdür, birkaç beyitten oluşur. Kasidenin sunulduğu kişi veya varlığa dua ettiği bölümdür. Aynı zamanda Allah’a hamd ve şükredilir, Allah’ın övülen kişiye ikbal ve uzun ömür vermesi dilenir, adının daim söylenmesi istenir.

Kasideler, işlenen konuya, kafiye ve redife göre farklı şekillerde isimlendirebilir.

a. İşlenen Konuya Göre: Kasideler, nesib—teşbib ve methiye bölümlerinde işlenen konulara göre isimler alır. Allah*ın yüceliğini ve birliğini konu alan kasideler tevhit, Allah’a yakarışta buluna şiirler münacaf, Hz. Muhammed ve onun dört halifesini öven kasidelere naat, ölüm konusunu işleyenlere mersiye, birini yermek için yazılanlara hicviye adı verilir.

Nesib- teşbib bölüm ün de işlenen konuya göre isimlen direbilir:

  • Bahariye / Rebiiye: Baharı anlatan kasideler
  • Şitaiye / Berfiye: Kış mevsimini anlatan kasideler
  • Hazâniye: Sonbahar mevsimini anlatan kasideler
  • Temmuziye: Yaz mevsimini anlatan kasideler
  • Sûriyye: Düğünleri anlatan kasideler
  • Nevrüziye: Nevruzu anlatan kasideler
  • Rahşiye: Atın anlatıldığı ve övüldüğü kasideler
  • Dâriye: Devlet büyüklerinin yaptırdıkları köşklerin anlatıldığı kasideler
  • Cülusiye: Padişahın tahta çıkışını anlatan kasideler
  • Kudûmiye / İstikbaliye: Devlet büyüklerinin savaş veya herhangi bir nedenle gittikleri yerden dönüşlerini anlatan kasideler
  • Iydıye / Bayramiye: Bayramları anlatan kasideler

b) Redife Göre: Kasidelerin bazıları, redif olan kelimeleri ile adlandırılmıştır Fuzuli’nin “Su Kasidesi“, Ahmet Paşa’nın “Güneş Kasidesi” ve “Kerem Kasidesi” bu adlandırmaya örnektir. Aynı şekilde “tığ, “sünbül” (sünbüliye), “gül”, “ lale”, “benefşe”, “hançer , sözüm” redifli kasideler de bu gruba girer.

c) Kafiye Harfine Göre: Bazı kasideler kafiye harfine göre adlandırılır. Kaside R harfiyle bitiyorsa raiyye, T harfiyle bitiyorsa taiyye adını alır.

Ahmed Fakih ve Şeyyad Hamza’nın birer kasidesi kaside nazım biçiminin ilk örnekleri arasındadır. Aşık Paşa, Ahmedî, Şeyhî, Ahmed-i Daî, Atayî kaside yazmışlar, ancak pek başarılı olamamışlardır. Edebiyatımızda ilk başarılı kaside şairi 40 civarı kaside yazan Ahmet Paşa’dır, onun ı“güneş”, “misk” ve “kerem” redifli kasideleri ünlüdür. 16. yüzyılda Bakî ve Fuzulî başarılı kasideler yazmışlardır. Divan edebiyatında en başarılı kaside şairi, “kaside üstadı” olarak adlandırılan Nef’î’dir. 18. yüzyılda Nedim ve Şeyh Galib de kasideler yazmışlardır. Kaside nazım biçimi, Tanzimat döneminde de kullanılmış ancak klasik yapısı değiştirilmiştir. Namık Kemal’in ”Hürriyet Kasidesi” ve Şinasi’nin Mustafa Reşit Paşa’ya yazdığı kasideler hem konu hem de biçim açısından klasik yapıya uymaz.

Kıt’a

  • Divan edebiyatında iki veya daha çok beyitten oluşan nazım biçimidir. Beyit sayısı genellikle 2-12 beyit arasındadır. Edebiyatımızda daha çok iki beyitli kıtalar kullanılmış, hatta bunlara dörtlük de denmiştir. İki beyitten fazla olanlara kıta—ı kebire (büyük kıta) adı verilir.
  • Kıt’a-i kebireler 30—40 beyte kadar olabilir.
  • Kafiye düzeni ab /cb biçimindedir. ab/ ab biçiminde kafiyeli olanlar da vardır.
  • Genellikle mahlas kullanılmaz, az da olsa mahlas olan kıtalar vardır.
  • Aruzun her kalıbıyla yazılabilir.
  • Kıt’aların mısraların arasında anlam bütünlüğü bulunur. Felsefi, tasavvufi bir düşünce, yergi, nükte, övgü, hayat görüşü, bir olayın tarihi gibi konular işlenir. Kıta nazım biçimiyle muamma, tarih, lügaz ve hicviye yazılır.

2. Dörtlükten Oluşanlar

Şarkı

  • Arapça ”şark” sözcüğüne nispet ekinin getirilmesiyle oluşan şarkîden (Doğu’ya ait) geldiği kabul edilmektedir.
  • Divan şiirine Türklerin kazandırdığı ve bestelenmek için yazılan bir nazım biçimidir.
  • Halk edebiyatındaki “türkü” ve divan edebiyatındaki “murabba”nın etkisiyle ortaya çıkmıştır.
  • Bent sayısı 3-5 arasındadır. Şarkılarda her bendin ilk dizesine “zemin”, üçüncü dizesine “miyan” ya da “miyanhane”, her bendin sonunda tekrarlanan dizeye ise “nakarat” adı verilir.
  • Kafiye düzeni ilk bentte değişik şekiller gösterir. En çok aAaA/bbba/cccA (A nakaratı karşılar) kafiye düzeni kullanılır.
  • Şarkının son dörtlüğünde şair, mahlasını söyler.
  • Şarkıda, aruz ölçüsünün her kalıbı kullanılabilir.
  • Şarkılarda genellikle aşk, ayrılık, hasret, sevgili, içki ve eğlence gibi konular ele alınır.
  • Divan edebiyatında şarkı biçimine en yakın özellikler taşıyan ilk şiirleri XVII. yüzyılda Nailî—i Kadim’in yazdığı kabul edilmektedir. Lale Devri şairi Nedim ise şarkının en güzel örneklerini yazmıştır. En çok şarkıyı ise Enderunlu Vasıf yazmıştır.

Rubai

  • Fars (İran) edebiyatından edebiyatımıza gelmiştin Rubai sözlükte, “dörtlü, dörtlük” anlamına gelir.
  • Rubai, kendisine özgü aruz kalıplarıyla yazılan dört mısralık bir nazım biçimidir.
  • Kafiye düzeni aaxa biçimindedir. xaxa biçiminde olanları vardır. Rubainin bütün mısraları birbiriyle kafiyeli (aaaa) olursa rubaiye “rubai-i musarra” veya “terane” adı verilir.
  • Rubai, aruzun Hezec bahrinin özel 24 kalıbından biriyle yazılır.
  • Rubaide; tasavvufî, felsefi, dinî konular; bir dünya görüşü, hiciv veya nükte gibi özlü konular işlenir. Rubaide yoğun bir düşünce dünyası yansıtılır.
  • Rubailerde, genelde mahlas kullanılmaz, az da olsa bazı sanatçılar mahlas kullanmıştır
  • İranlı şair Ömer Hayyam bu türün dünyadaki en usta şairidir. Mevlânâ, Farsça olarak yazdığı 1500 felsefi rubaisi ile bu türün yaygınlaşmasını sağlamıştır. Azmizade Haletî, rubainin Türk edebiyatındaki en önemli ismidir. Kara Fazlî, Yahya Kemal, Arif Nihat, Ümit Yaşar edebiyatımızda bu türün diğer önemli şairleridir.

Tuyuğ (Toyık / Toyuk / Tuyug)

  • Sözlükte “kapalı, imalı, cinaslı söz söyleme, şarkı söyleme” anlamına gelir
  • Türk edebiyatına Türklerin kazandırdığı nazım biçimidir.
  • Tek dörtlükten oluşan tuyuğ, genellikle aaxa biçiminde kafiyelenir.
  • Aruzun sadece “failatün/ failatün/ failün” kalıbıyla yazılır, bu da halk şiirindeki 11’li hece ölçüsüne denk düşer.
  • Rubaiye benzer fakat rubai aruzun özel 24 kalıbından biriyle yazılırken tuyuğ aruzun sadece bir kalıbıyla yazılır.
  • Tuyuğ hikemî ve lirik muhtevalara uygun bir nazım şeklidir. Şairlerin önemli bir düşünceyi kısaca dile getirmek yahut görüşünü, inancını ortaya koymak istediğinde tuyuğu tercih ettiği görülmektedir.
  • Türk edebiyatında tuyuğ nazım şekli daha çok Azerî ve Çağatay sahalarında kullanılmıştır Anadolu’da ilk örnekleri, bugünkü bilgilere göre 119 tuyuğ yazan Kadı Burhâneddin’e aittir. Seyyid Nesîmî de önemli bir tuyuğ şairidir, 382 tuyuğu vardır.

Murabba

Kelime olarak “dörtte bir, dörtlü” anlamına gelen murabba, dört dizelik bentlerden oluşan nazım biçimidir.

Murabbada en çok aaaA/ bbbA/ cccA kafiye düzeni kullanılmıştır. Son dizeler aynen tekrarlanabilir Bent sayıları 2 ile 27 arasında değişir.

Her konuda yazılabilen murabbalarda en çok aşk konusu işlenir. Ayrılık, övgü, yergi, mersiye, şehir övgüsü, didaktik ve dinî konular da işlenmiştir.

Bilindiği kadarıyla Türk edebiyatında ilk murabba Nesimî tarafından yazılmış, XVI. yüzyılda Türk şairleri arasında murabba yazma moda haline gelmiştir. Taşlıcalı Yahya, Aşkî, Fuzulî, Namık Kemal bu türde tanınır.

3. Bentten Oluşanlar

Bentlerden oluşan nazım biçimlerine “musammat” adı verilir. Mmusammatın sözlük anlamı “inci dizisi”dir Edebiyat terimi olarak, 3—10 ve daha çok dizeli bentlerin birleşmesiyle oluşan nazım biçimlerinin genel adıdır. Her bent sonundaki mısrası ilk bent ile kafiyelendirilen musammatlara “müzdevic musammat”, bent sonlarında aynı mısranın tekrarlandığı musammatlara ise “mütekerrir musammat“ denir.

Üç Dizelik Bentler: Müselles
Dört Dizelik Bentler: Terbi, Taştir
Beş Dizelik Bentler: Muhammes, Tahmis, Taştir, Tardiyye
Altı Dizelik Bentler: Müseddes, Tesdis, Taştir
Yedi Dizelik Bentler: Müsebba, Tesbi
Sekiz Dizelik Bentler: Müsemmen, Tesmin
Dokuz Dizelik Bentler: Mütessa, Tetsi
On Dizelik Bentler: Muaşşer, Ta’şir

Terkibibent

  • Aynı vezinde 8—20 dizelik bentlerin birleştirilmesiyle oluşur. Terkibibentler, genellikle 5—7 bent arasında yazılmıştır. 3 bentten 17 bende kadar olan terciibentler de vardır.
  • Terkibibentte bentlere “hane” ya da “terkib-hane”, bentleri birleştiren beyitlere “vasıta” veya “bendiye” adı verilir. Terkib—hane ve vasıta beyti beraber bendi oluşturur. Son bentte şairin mahlası yer alır. Bentlerin kafiye düzeni gazel gibidir. aa, xa, xa,…W; bb, xb, xb,…YY şeklinde kafiyelenir. Bentleri birbirine bağlayan beyte “vasıta” beyti denir. Vasıta beyti her bendin sonunda değişir. Şairin mahlası son terkibhanede söylenir.
  • Terkibibentler daha çok aruzun “mef’ulü fa’ilatü mefa’ilü fa’ilün” kalıbıyla yazılır.
  • Her türlü konu işlenebilir. Münacat, naat, methiye, hicviye gibi nazım türleri; sosyal konular, din, tasavvuf ve felsefe konuları işlenir; ancak başlıca konusu mersiyedir.
  • Konusu toplumsal yergi olan en ünlü terkibibent Bağdatlı Ruhî’nindir. Zamanında büyük bir ün kazanan bu Terkibibend’e üç yüzden fazla nazire yazılmıştır. Bu nazirelerin içinde en güzeli ve en ünlüsü de Ziya Paşa’nındır.

Terciibent

  • Terkibibent gibi aynı vezinde 8-20 dizelik bentlerin birleştirilmesiyle oluşur. İran edebiyatından Türk edebiyatına geçmiştir. Terkibibentler, genellikle 5—7 bent arasında yazılmıştır. 3 bentten 17 bende kadar olan terciibentler de vardır.
  • Bentlerin kafiye düzeni gazel gibidir. aa, xa, xa,…W; bb, xb, xb,…YY şeklinde kafiyelenir. Vasıta beyti her bendin sonunda aynıdır, değişmez. Şairin mahlası son tercihanede söylenir
  • Konuları felek, Allah’ın kudreti, evrenin sonsuzluğu, hayatın zorlukları, dünyadan şikâyet vs. mücerret konular ile mersiye, methiye, tevhit gibi nazım türleri ilk sırada yer alır
  • Edebiyatımızda en fazla terciibent yazan şair Enderunlu Fazıl’dır. En ünlü şairleri Ziya Paşa ve Şeyh Galib’dir.



] }


Liselere Giriş Sınavı (LGS)
5 Haziran 2022 Pazar

Temel Yeterlilik Sınavı (TYT)
18 Haziran 2022 Cumartesi

Alan Yeterlilik Sınavı (AYT)
19 Haziran 2022 Pazar