Edebiyatın Tarih ve Din ile İlişkisi 10. Sınıf Edebiyat
a) Edebiyat ve Tarih İlişkisi
- Tarih; insanlığın toplumsal, kültürel, ekonomik gelişim ve değişimlerini belgelere dayandırarak sebep-sonuç ilgisine bağlayarak inceleyen bilim dalıdır.
- Edebî bir eserlerde, tarihî bir konu, olay ya da kişilik işlenebilir. Edebî eserler, bir tarih kitabı gibi olaylara bilimsel yöntemlerle yaklaşmaz ve tarihî olayları olduğu gibi aktarmaz. Konusunu tarihten alan yüzlerce edebî eser vardır. Edebî eserler tarihî olayları anlatırken gerçeklere ters düşmez. Edebî eserlerin tarihten yararlanması, inandırıcı olmaları açısından önemlidir.
- Toplumu anlatan edebî eserlerden o döneme ait tarihi olayların bir değerlendirmesini bulmak mümkündür. Sözlü edebiyatımızın en önemli ürünü olan destanlar olayların gerçekleştiği dönemin sosyal yapısını ortaya koyan özellikler taşır. Tevfik Fikret’in “Verin Zavallılara” adlı şiirinden 1898 yılında meydana gelen Balıkesir depremi edebî bir dille anlatılmakta ve yaşanan gerçeği gözler önüne sermektedir. Depremin toplumda bıraktığı etki, insanların çaresizliği resmi kayıtlarda bulunmayan fakat yazarların veya şairlerin eserlerinde yansıtabileceği bir manzaradır.
- Tarih sürecinde edebiyatın en önemli malzemesini savaşlar oluşturmuştur. Savaş konusunu işleyen romanların başında Tolstoy’un “Savaş ve Barış” (Harp ve Sulh) adlı eseri gelir. Tolstoy bu eserini savaş meydanlarını gezerek yaptığı gözlemlere dayanarak yazmıştır. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılmasıyla birlikte savaş yılları, özellikle Çanakkale ve Kafkas Cepheleri en çok işlenen konular olmuştur. Peyami Safa’nın “Mahşer” olarak adlandırdığı ortam, savaş dolayısıyla ilan edilen olağanüstü hal sonucunda İstanbul’da fakir ve zengin iki halk grubunun yaşadığı bir ortamdır. Yazar, bu haksızlıkları mahşer diyerek adlandırır. Yakup Kadri’ye göre ise “Sodom ve Gomore”dir. Yakup Kadri “Sodom ve Gomore” romanında işgal altındaki İstanbul’u Sodom ve Gomore şehirlerine benzeterek anlatır.
- Millî Mücadele yılları Türk romanında birçok yazar tarafından farklı bakış açılarıyla ele alınmıştır. Bu da tarihî olayların ve tarihin edebiyata ne kadar yansıdığının göstergesidir. Millî Mücadele yıllarını ele alan bazı romanlar şunlardır:
- Halide Edip Adıvar: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye
- Aka Gündüz: Dikmen Yıldızı
- Yakup Kadri: Ankara, Yaban, Sodom ve Gomore
- Mehmet Rauf: Halas
- A. Hamdi Tanpınar: Sahnenin Dışındakiler
- Mithat Cemal Kuntay: Üç İstanbul
- Kemal Tahir: Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu
- Samim Kocagöz: Kalpaklılar
- İlhan Tanis: Vatan Tutkusu, Var Olmak
- Talip Apaydın: Toz Duman İçinde, Köylüler
- Attila İlhan: Sırtlan Payı
- İlhan Selçuk: Yüzbaşı Selahattin’in Romanı
- Peyami Safa: Bir Akşamdı, Sözde Kızlar, Biz İnsanlar
- Aynı tarihî olayı işleyen yazarlar tarihî olayı kendilerine göre değerlendirebilir ve farklı bir bakış açısıyla ortaya koyabilirler. Örneğin, Kemal Tahir, “Devlet Ana” romanında, Tarık Buğra “Osmancık” romanında kuruluş sürecindeki Osmanlı’yı işlemiştir fakat her iki yazar da olaylara farklı bir bakış açısıyla bakmıştır.
- Bir edebî eser, edebiyat tarihi açısından olduğu kadar tarihçiler içinde önemli bır kaynak olabilir. Buna en güzel örnek seyahatnamelerdir. Örneğin Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eseri bazı yönleriyle tarihe kaynaklık etmektedir. Yine insanlığın karanlık dönemine ışık tutan destanlar da tarihin kaynakları arasında yer alır. Örneğin Oğuz Kağan Destanı’nı incelerken o dönemin tarihi ile ilgili önemli bilgilere ulaşılır. Bu eserler, aynı zamanda tarihçilerin bilgi almak için başvurdukları önemli kaynaklardandır. Bu örnekler de gösteriyor ki edebiyatla tarih arasında birçok bakımdan yakın bir ilgi bulunmaktadır.
b) Edebiyat Tarihi
- Bir milletin sözlü ve yazılı ürünlerini, onların yazarlarını bilimsel bir teknikle tarihî akış içinde inceleyen bir bilim olan “edebiyat tarihi” edebiyat ile tarih arasındaki ilişkinin en önemli göstergesidir.
- Edebiyat tarihi; bilinen dönemlerden başlamak üzere edebî eserleri, dönemleri, şair ve yazarların yaşamları ve edebî kişiliklerini kronolojik sırayla inceleyen ve değerlendiren bir bilim dalıdır.
- Edebiyat tarihi çalışmaları olmadan edebî eserlerin ve yazarların doğru ve eksiksiz bir şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir.
- Edebiyat tarihi sayesinde edebiyatımızın hangi değişimleri geçirdiğini, hangi dönemlere ayrıldığını, hangi şair ve yazarların çığır açıcı olduğunu ve hangi yazarların kendisinden sonraki yazarları etkilediğini tespit edebiliriz.
- Edebiyat tarihi, eserlerin ve yazarların doğru algılanması açısından önemli bir yere sahiptir.
- Edebiyat tarihi sayesinde edebî eserler toplu olarak değerlendirilip tenkit ve tahlil edilir.
- Edebiyat tarihi sayesinde günümüzde Yunus Emre’nin, Fuzuli’nin, Karacaoğlan’ın, Namık Kemal’in, Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerini zevk alarak okumaktayız çünkü edebî eserin yaşayabilmesi için edebiyat tarihi şarttır. Edebiyat, edebî eser ve edebiyat tarihi birbirini tamamlayan unsurlardır.
- Türk edebiyatında ilk edebiyat tarihi Abdülhalim Memduh tarafından yazılan “Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye” adlı eserdir.
- Batılı tekniklere uygun ilk edebiyat tarihini Mehmet Fuat Köprülü “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eseriyle vermiştir.
Edebiyat tarihi kapsamına giren konular:
- Edebî eserler
- Edebî dönemler
- Şair ve yazarların hayatları
- Şair ve yazarların edebî kişiliği
- Edebî dönemlerin özellikleri
- Edebiyatı etkileyen olaylar
- Dönemlerin siyasi özellikleri
- Dönemlerin sosyal özellikleri
Edebiyat tarihî alanındaki önemli eserler şunlardır:
- Agah Sırrı Levent – Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Tarihi Dersleri
- Mustafa Nihat Özön – Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi
- Ahmet Hamdi Tanpınar – Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi
- Nihat Sami Banarlı – Resimli Türk Edebiyatı Tarihi (2 Cilt)
- Seyid Kemal Karaalioğlu – Resimli ve Motifli Türk Edebiyatı Tarihi (5 Cilt)
- Vasfi Mahir Kocatürk – Büyük Türk Edebiyatı Tarihi
- İ. Hikmet Ertaylan – Türk Edebiyatı Tarihi
- Saadettin Nüzhet Ergun – Türk Edebiyatı Tarihi ve Numuneleri
- İsmail Habib Sevük – Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi
- Ahmet Kabaklı – Türk Edebiyatı (5 Cilt)
- Hüseyin Nihal Atsız – Türk Edebiyatı Tarihi
- Kenan Akyüz – Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri
- Ali Ekrem Bolayır – Türk Edebiyat Tarihi
- Şehabettin Süleyman – Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye
c) Edebiyat Tarihi ve Tarih İlişkisi
- Tarih, geçmişte yaşanan birçok şeyi bilgi ve belgelere dayalı olarak bize aktarır. Bu aktarma sırasında, edebiyatın birikiminden ve verilerinden de yararlanır. İyi bir tarihçi, aynı zamanda iyi bir edebiyatçıdır. Diğer yandan edebî eserler de tarihin verilerinden yararlanırlar. Konusunu tarihten alan yüzlerce edebî eserin varlığı bunun en önemli göstergesidir.
- Tarihin bir bilim dalı olarak sınırlılıkları ve kapsamı bellidir. Hemen hemen bütün bilim dalları tarihin verilerden yararlanır. Edebiyat tarihi de tarihten yararlanan bilim dalları arasındadır. Edebiyat tarihçisi ve tarihçinin ortak noktası “geçmiş”tir. Bu sebeple kullandıkları yöntemler birbirine benzer.
- Tarihin üzerinde durduğu geçmiş tamamlanmıştır, edebiyat tarihçisininki ise devam etmekte olabilir. Tarihçi, kişileri olaylara etkileri oranında ele alırken edebiyat tarihçisi, kişileri kendinden önce ve sonraki devirlere etkileri ve etkilenmeleri açısından bütün yönleriyle ele alır.
- Tarihçinin kaynakları somut belgeler olmakla birlikte edebiyat tarihçisi için eser, en önemli belgedir. Bu temel farklılığa rağmen tarih ile edebiyat arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Edebiyat tarihi ve tarih birbirini tamamlar. İkisi arasındaki yöntem açısından birtakım farklılıklar bu gerçeği değiştirmez.
- Bir edebî eser, edebiyat tarihi açısından olduğu kadar tarihçiler için de önemli bir kaynak olabilir. Orhun Yazıt/an, Kutadgu Bilig, Divanü Lügati’t-Türk, Muhakemetü’l Lügateyn, Oğuz Kağan Destanı, Seyahatname gibi eserler edebiyat tarihi için de tarih için de kaynak niteliği taşır.
- Birer edebî eser örneği olan hatıralar, aynı zamanda tarihe ışık tutan önemli belgelerdir. Örneğin Babürşah’ın “Babürname”si, hem edebiyat hem de tarih için belge niteliği taşır.
d) Edebiyat ve Din ilişkisi
Dinî hayat, edebî dönemleri belirleyen etkenlerden biridir. Edebiyat dinî hayata, dinî hayat da edebiyata ve dile etkide bulunur.
Türk edebiyatının her döneminde dinin etkisi görülmektedir. Sözlü dönemde şiir, adeta dinin diliyle konuşur ve tanrının sesini duyurur. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ozanlar müzisyen, şaman (din adamı), hekim ve yol gösterici sıfatlarına sahiptir. Dikkat edilirse ozanlar, şiir söylemenin yanında dinsel görevler de üstlenmiştir. Bu da dinin edebiyatla iç içe olduğu ve edebiyatı beslediğini göstermektedir.
Türk şiirinin bilinen ilk örneklerinin çoğu dinî duyarlılığı aksettirir. Alfabe değişikliğinde de dinin etkisi vardır. Hem Göktürk hem de Uygur edebiyatında Şaman inancının etkisi çok açıktır. Türklerin Göktürk alfabesinden Uygur alfabesine geçişlerinde belirleyici faktör dindir. Şaman inancından Brahman inancına geçen Türkler, 0 dini daha iyi anlamak için Uygur alfabesine geçmişlerdir. Bu da bize tarihin her döneminde dinin edebiyatı ve insanların hayatlarını derinden etkilediğini göstermektedir.
– Uygur Dönemi’ne ait metinlerde özellikle dinî içerik ön plandadır. Özellikle manzum metinlerde Maniheizm ve Budizm dinlerinin inanç esasları ele alınmıştır.
Aşağıda verilen “Tang Tanrı İlahisi”, hem içeriğiyle hem de taşıdığı ses değeriyle toplu bir ibadet ortamını sezdirmektedir:
Özgün metin
- Tang tengri kelti
- Tang tengri özi kelti
- Tang tengri kelti
- Tang tengri özi kelti
- Turung kamag begler kadaşlar
- Tang tengig ögelim
Günümüz Türkçesi
- Tan tanrı geldi
- Tan tanrı kendisi geldi
- Tan tanrı geldi
- Tan tanrı kendisi geldi
- Kalkınız, bütün beyler, kardeşler
- Tan tanrıyı övelim
Türklerin İslam’ı kabul etmeleriyle birlikte Türk edebiyatı da ciddi bir değişim geçirmiştir. Bu değişim hem biçimde hem de içerikte kendini göstermiştir. Bu değişikliğin tek sebebi dindir. O güne kadar din dışı denebilecek özelliklere sahip olan eserler, artık besmele, hamdele ve salveleyle başlar olmuştur. Sıradan bir kitabı elinize alıp onun girizgâhını okuduğunuzda, besmele ve hamdele bölümlerindeki ifadeler yüzünden 0 kitabı dini bir kitap sanmanız çok mümkündür. Ama o kitabın ilerleyen sayfalarında anlatılan şeylerden sonra kitabın konusunun mimari, musiki ya da edebiyat olduğunu anlarsınız. Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılan Divanü Lügati’t-Türk’ün giriş kısmı buna çok iyi bir örnektir. Kitabın başındaki bölümler okunduğunda kitabın dini bir kitap olduğundan başka bir seçenek akla gelmez. Ama ilerleyen sayfalara bakıldığında, bunun ansiklopedik içeriğe sahip bir dil kitabı olduğu ortaya çıkar. İşte bu, dinin edebiyatı etkilemesine güzel bir örnektir.
Divanü Lügati’t-Türk’teki doksan bir manzum parçadan sadece biri dinî içeriklidir:
Özgün metin
- İdimni öger men
- Biligni yüger men
- Köngülni tüger men
- Erdem üze türlünür
- Yarattı yeşil çeş
- Savurdu ürüng kaş
- Tizildi Kara Kuş
- Tün kün üze yürgenür
Günümüz Türkçesi
- Rabbimi överim
- Bilgi ve hikmetleri toplar, yığarım
- Gönlümü düğümleyip bağlarım
- O sadece erdem üzerine dürülür, katlanır
- Tanrı, firuze gibi yeşil gökleri yarattı
- Üzerine yüzük taşları gibi yıldızları serpiştirdi
- Karakuş (Jüpiter) yıldızı da
- Bunlar arasında yerini aldı
11 ve 12. yüzyıllarda Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’i, Ahmet Edip’in Atabetü’l-Hakayık’ı, Ahmet Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i, Süleyman Bakırgani’nin Kitab-ı Bakırgan’ı Orta Asya Türk kültür ve edebiyatının dinî duyarlılıkla beslenen temel kaynak eserlerdir. Ahmet Yesevi, kaynağı din olan tasavvuf edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir.
13. yüzyıl sanatçısı Yunus Emre, dinî duyuşu ve tasavvufu işleyen şiirler yazmıştır. Yunus Emre şiirlerinde “ilahi aşk”ı lirik ve coşkun bir duyuşla dile getirmiştir.
13. yüzyılın diğer önemli sanatçısı Mevlânâ, aşk ve bilgi yoluyla Allah’a varmak istemiş ve bu doğrultuda şiirler yazmış, ölümü Allah’a kavuşma olarak görmüş ve ölümü düğün gecesine (şeb-i arus) benzetmiştir.
Anadolu sahasında Hacı Bektaş Veli, Sultan Velet, Ahmet Fakih, Şeyyat Hamza, Kaygusuz Abdal, Gülşehri, Aşık Paşa, Kadı Burhanettin, Kadı Darir, Hacı Bayram Veli, Yazıcıoğlu Mehmet, Süleyman Çelebi, Eşrefoğlu Rumi, Aziz Mahmut Hüdayi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Nesimi, Erzurumlu İbrahim Hakkı şiirlerinde dinî konuları veya tasavvufu işlemişler, şiirleriyle dini telkin veya tebliğ etmeye çalışmışlardır.
Divan edebiyatındaki münacat, naat gibi nazım türleri divanların başında yer almış dinî içerikli şiirlerdir. Hem divan hem de tekke kültürü içinde Allah’a yönelik duyguları dile getiren tevhit, ilahi, nefes, esmaıhüsna, münacat, elifname gibi manzum eserler kaleme alınmıştır. Naat, siretünnebi, miraciye, mevlit, hilye gibi edebî türlerse Türk’ün İslam dinine ve İslam Peygamberi’ne duyduğu samimi duyguların yansımasıdır. Hz. Peygamberin hayatını ele alan kitaplara genel olarak “siyer edebiyatı” da denebilir. Süleyman Çelebi’nin Mevlid adlı eseriyle peygamber sevgisi zin/eye ulaşmıştır. Mevlit, günümüzde özel günlerde, ölen birinin arkasında törenlerle okunmaktadır.
Menakıpname, velâyetname, evliyaname, methiye gibi türler din büyüklerinin hayatından örnek kesitler sunar. Nasihatname, faziletname, nutuk, hikmet dinî düşünceleri manzum şekilde dile getirmektedir.
Divan edebiyatındaki “rubai” nazım biçimi dinî-tasavvufî içeriğin sunulmasında araç olarak kullanılmıştır.
Divan edebiyatının önde gelen sanatçıları olan Fuzulî, Nabî ve Şeyh Galıp şiirlerinde dinî-tasavvufî konuları işlemişlerdir. Bu üç sanatçı dinî duyarlığın ifadesine uygun kaside nazım şeklinin aracılığıyla “naat” türünün en güzel örneklerini vermişlerdir. Fuzulî’nin “Su Kasidesi” adlı şiiri, edebiyatımızda Hz. Muhammed’e olan sevgiyi dile getiren en önemli şiirlerden biridir.
Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatında da birçok sanatçı eserlerinde “dinî” konuları şiirleri, hikayeleri veya romanları aracılığıyla dile getirmiştir. Tanzimat Dönemi’nde Şinasi, Ziya Paşa, Abdülhak Hamit Tarhan’ın eserlerinde “dinî” farklı şekillerde olsa da işlenmiştir. Tevfik Fikret, başlangıçta “dinî” duyarlığın ifadesine hizmet eden şiirler yazarken zaman içinde dine özgü motifleri şiirin ve hayatın dışına atmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal, Aşık Veysel, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, M. Akif İnan, İsmet Özel, Ebubekir Eroğlu, Nurullah Genç gibi sanatçılar eserlerinde “dinî” konuları işlemişlerdir.