Kategoriler: 11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı

ELEŞTİRİ (TENKİT)

Eleştiri; sanat, edebiyat ya da düşünce eserinin içeriğini, bu içeriğin işleniş ve geliştiriliş biçimini anlatan, değerli ve değersiz yönlerini, belgelere ve örneklere bağlayarak belirten yazı türüdür.

Eleştiri, bir edebiyat ve sanat eserini çeşitli yönleriyle inceleyip tanıtmak, açıklamak; böylece de anlaşılmasını sağlamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazılardır.

– Eleştiri sözcüğü Fransızcada ı“yargılamak” anlamına gelen “kritik” teriminin karşılığıdır. Tanzimat Dönemi sanatçıları, bu terimi öncen ”muaheze”, daha sonra “intikat” ve “tenkit” kelimeleriyle karşılamışlardır. Bu türde sürekli eser veren yazarlara da “münekkit” denilirdi.  Cumhuriyet Dönemi’nde tür için “eleştiri” sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. Eleştiri yazarlarına ise “eleştirmen” adı verilmiştir.

Eleştiri, hem yapılan işin adı hem de işin sonunda ortaya konan eserin adıdır.

Açıklama, aydınlatma ve değerlendirme eleştirinin temel işlevidir.

Eleştiri, ele alınan ve değerlendirmesi yapılan esere bağlı olmalı, eserin değerini ya da değersizliğini gösteren yargılar eserden seçilecek örneklere bağlanmalıdır.

Eleştirmen, eseri değerlendirirken “beğendim” ya da “beğenmedim”, “hoşuma gitti” ya da “gitmedi” gibi öznel yargılardan kaçınmalı; bunun yerine, belirli ölçütlere bağlı kalarak esere o ölçütlerle bakmalıdır. Değerlendirmesini gerekçelere yaslandırmalıdır.

Üzerinde düşünülen eser bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki yeri, bu türe katkıları belirtilmelidir.

Eleştirmen, bir eser ya da yaratıya ön yargılarla değil, nesnel bir tutumla yaklaşmalıdır. Nesnelliği yorumdan ya da açıklamalara kendi beğenisini katmaktan kaçınma anlamında değildir.

Eleştiride terimlere dayalı bir dil kullanılmalıdır. Başka bir deyişle, yazarın ne yapmak istediği, ne yaptığı, eserin ilgili olduğu alanla ilgili terimler açısından değil ama izlenilen eleştiri yönteminin gerektirdiği terimlere bağlanarak düşünülmelidir.

Eleştiri, geniş bir bilgi birikimi gerektiren bir yazı türüdür. Eleştirmen, çağdaş sanat ve edebiyat akımlarına açık; dil, düşünce ve beğeni yönünden yetkinleşmiş, gelişmiş biri olmalıdır.

Eleştiri Türleri

a) Okula Dönük Eleştiri

Eleştirmen, kendisini eserin okuruyla özdeşleştirip bir okur olarak eserin kendi üzerinde uyandırdığı etkiyi çıkış noktası yapar. Bu tür eleştiriye “izlenimci / öznel eleştiri” adı da verilir.

Belirli kural ve ilkeleri ya da ölçütleri yoktur.

Tek ölçütü yazarın kendi beğenisidir. “Beğendim, beğenmedim, hoşuma gitti ya da gitmedi” türünden yargılar egemendir. Kurallarla sınırlı olmadığı için deneme havası taşır.

Edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi Nurullah Ataç’tır.

b) Topluma Dönük Eleştiri

Eleştirmen bir edebiyat ürünün oluşumunu etkileyen tarihî ve toplumsal koşulları bulmaya, bunların yardımıyla eseri açıklamaya yönelir. Başka bir deyişle eserin yaratıldığı tarihî ve toplumsal ortamın koşulları ölçüt olarak kullanılır.

Eleştirmen, esere toplumsal bir belge olarak bakar. Bu yöntem, İngiliz eleştirici Hyppolite Taine’in “ırk, çevre ve zaman” faktör üçlüsüne göre sanat eserine yaklaşma görüşünü temel olarak alır.

“Tarihî eleştiri”, “toplum bilimsel (sosyolojik) eleştiri” ve ”Marksist eleştiri” topluma dönük eleştiri türleridir.

c) Esere Yönelik Eleştiri

Teknik anlamda eserin kurgusunu oluşturan ögeleri incelerken konunun nasıl işlendiğini, dili kullanım ve anlatım biçimini, simgeler ve anahtar sözcükler, olay örgüsü, ana olay ve ara olaylar, yapı, kişiler ve kişiler arası ilişkiler, zaman, mekân gibi unsurların işlenişi okuyucuya aktarılır.

– Nesnelliğe daha yakın bir ele alış biçimi olan bu yöntem, “biçimci eleştiri , yapısalcı eleştiri , nesnel eleştiri” olarak da adlandırılabilir.

d) Sanatçıya Yönelik Eleştiri

Eleştirmen, eseri açıklamak için eserle sanatçı arasında ilgi kurar, sanatçının hayatını en ince noktasına kadar inceler ve eserine yansımalarını belirlemeye çalışır; bağlantılar kurmaya çalışır. Sanatçının ruh dünyasını ve bilinçaltı aydınlatmak için eserlerini belge olarak kullanır.

“Biyografik (yaşam öyküsel) eleştiri , psikolojik (ruh bilimsel) eleştiri” sanatçıya dönük eleştiri türleridir.

Eleştirinin Gelişimi

Eski edebiyatımızda “divan” ların ön sözü olan” dibace” lerde çok az da olsa eleştiriye rastlanmaktadır. Bazı şairlerle ilgili olarak eleştiri örnekleri de “tezkire” lerde görülmektedir.

a) Tanzimat Dönemi

Tanzimat döneminde edebî tenkit daha çok tartışmalar şeklinde cereyan etmiştir.

Edebiyatımızın ilk tartışması Tasvir-i Efkâr ile Ruzname-i Ceride-i Havadis gazetelerinde Şinasi ile Mehmet Sait Efendi arasında görülmüştür. Dil meselesiyle ortaya çıkan tartışma sürdükçe edebiyat davasına dönüşmüş, dört ay süren tartışma edebiyat tarihine “Mes’ele-i Mebhusetü Anha” olarak geçmiştir.

Tanzimat döneminde Namık Kemal-Ziya Paşa, Recaizade, Mahmut Ekrem—Muallim Naci, Beşir Fuad-Ahmed Mithat arasındaki münakaşalar (tartışmalar) eleştiriye katkılar sağlamıştır.

Tanzimat edebiyatının ilk döneminde eleştiri divan edebiyatının esasları ve özellikleri üzerine kurulmuştur. Yeni bir edebiyat kurmak için “divan edebiyatı” çok şiddetli bir şekilde eleştirilmiştir. Divan edebiyatına tenkitler Ziya Paşa ve Namık Kemal tarafından yöneltilmiştir.

Ziya Paşa, Hürriyet gazetesinde çıkan Şiir ve İnşa (1868) adlı makalesinde divan edebiyatına hücum ederek onu “gayr—i millî ve sun’î” olmakla suçlar, asıl edebiyatımızın halk edebiyatı olduğunu söyler. Harabat (1874) adlı eserine yazdığı ön sözde bu görüşlerinin tam tersini savunur.

Namık Kemal, 1866’da Tasvir-i Efkâr’da çıkan Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir adlı uzun makalesinde divan edebiyatını eleştirir, küçültücü ifadeler kullanır. Namık Kemal’in bu yazısı ilk eleştiri yazısı sayılır. Namık Kemal, Ziya Paşa’nın Harabat adlı eserini eleştirmek için yazdığı Tahrib-i Harabat (1876) ve Takip (1886) adlı eserlerinde divan şiirini daha şiddetli bir biçimde eleştirir. Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat adlı eseri ilk eleştiri kitabı kabul edilir.

Rezaizade Mahmut Ekrem’in III. Zemzeme Mukaddimesi, Takdir-i Elhan’ı, Takrizât’ı; Muallim Naci’nin Demdeme’si, Yazmış Bulundum’u; Abdülhak Hamit’in Makber Mukaddimesi, Duhter-i Hindu Mukaddimesi, Naâfi şiiri; Nabizade Nazım’ın Karabibik Mukaddimesi; Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler Mukaddimesi tenkit niteliği taşır.

Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem arasında, “eski-yeni tartışması” olmuştur.

b) Servetifünun Dönemi

Servetifünun’da eleştiri türünde tanınan Ahmet Şuayp’ın eleştiri yazıları Hayat ve Kitaplar adlı eserde yer alır.

Hüseyin Cahit’in Kavgalarım adlı eseri hem eleştiri hem anı özelliği göstermektedir.

Servetifünun Dönemi’nde eleştiri daha çok kendini savunma ve tanıtma biçiminde gelişmiştir.

c) Milli Edebiyat

Edebî tenkit sahasında çeşitli eserler verilmiştir. Ali Canip Yöntem, Millî Edebiyat üzerine Cenap Şahabettin’le giriştiği münakaşaları Münakaşalanm (1918) adlı eserde toplamıştır.

Mehmet Fuat Köprülü ve Şahabettin Süleyman da edebî tenkit alanında eser vermişlerdir.

d) Cumhuriyet Dönemi

Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabri Esat Siyavuşgil, Mehmet Kaplan, Vedat Günyol, Mehmet Fuat, Fethi Naci, Adnan Benk, Hüseyin Cöntürk, Mehmet H. Doğan ve Doğan Hızlan önemli edebiyat eleştirmenleridir.



] }


Liselere Giriş Sınavı (LGS)
5 Haziran 2022 Pazar

Temel Yeterlilik Sınavı (TYT)
18 Haziran 2022 Cumartesi

Alan Yeterlilik Sınavı (AYT)
19 Haziran 2022 Pazar