Kategoriler: 9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı, Tiyatro, Türk Dili ve Edebiyatı

a) Trajedi (Tragedya, Ağlatı)

  • Tragedya, Yunanca tragoidia sözcüğünden gelir; tragos “keçi”, oiddia ise “ezgi” anlamındadır. Böylece tragedya, “keçi ezgisi” anlamına gelmektedir. Trajedi, bağbozumu tanrısı Dianysos adına yapılan dinî törenlerden doğan; seyircide “acıma” ve “korku” duyguları uyandırarak ruhu tutkulardan temizlemek için yazılan ve kendisine özgü kuralları olan bir tiyatro türüdür.
  • Trajediler, manzum (ölçülü ve uyaklı) biçimde yazılır. 17. yüzyıldan sonra ise nesir biçiminde yazılmaya başlanmıştır.
  • Şiirsel anlatımın en üst seviyede olduğu trajediler, baştan sona kadar ciddi ve ağırbaşlı bir hava içinde geçer.
  • Trajedide, erdem ve ahlaka büyük önem verilir.
  • Seyircide “acıma” ve “korku” duyguları uyandırarak ruhu, tutkulardan arındırma amaçlanır. (Aristo, ruhu tutkulardan temizlemeye yani iç arınmaya “katharsis” adını vermiştir.)
  • Konular, mitolojiden, Homeros’un destanlarından, kimi zaman tarihsel olaylardan, Roma tarihinden, Kutsal Kitap’tan alınmıştır.
  • Kişiler; sıradan insanlardan değil, doğaüstü varlıklardan (tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar) ve yüksek tabakadan kimselerden (kahramanlar, krallar, soylular) seçilmiştir. Böylece yüce insanların bile gurura kapılarak yaptıkları hatalar sergilenerek okur ya da izleyicide acı, korku yaratılması ve bu sayede onun aynı hataya düşmesinin engellenmesi amaçlanır.
  • Eski Yunan trajedisi, birbiri arkasından sürüp giden “diyalog” ve “koro” bölümlerinden meydana gelmiştir. Diyaloglar, eserin dramatik bölümleridir; korolar ise lirik bölümlerdir, şarkı ve dansla söylenirler. Eser, bir bütün halinde, hiç ara verilmeden oynanır, perde arası yoktur. Trajedilerde halkın sağduyusunu ve bilgeliğini koro temsil eder. Koro, bir şehrin ihtiyar erkekleri veya kadınlarıdır. Koro, eyleme karışmaz, olup bitenlere seyirci kalır. Koro, oyunda akıl veren, yol gösteren, oyun kişisinin yaptıkları hakkında yorumda bulunan, halkın beklentilerini ve düşüncelerini dile getiren bir işlev yüklenmiştir. Oyuncu sayısının artması ve çeşitlenmesi zamanla koronun önemini azaltmıştır.
  • Dramatik bölümler beş tanedir, yani trajediler beş perdeden oluşur. Perdelerin ayrı ayrı adları vardır: Prologos (başlayış, serim bölümü), Epeisodion (3 tane, gelişme ve düğüm bölümleri), Eksodos (bitiş, çözüm bölümü).
  • Trajedilerin üç birlik kuralına uygun olması gerekir. Üç birlik kuralının temel amacı, oyunu izlerken seyircinin olay çizgisini ve temel sorunu gözden kaçırmamasını, eseri bütün halinde algılayabilmesini sağlamaktır.

Kural, özetle şöyledir:

a) Zaman birliği: Olayın en çok 24 saat içinde geçebilir düşüncesini uyandırmasıdır. Bunu sağlamak için eserin konusu, olayın sonuca en yakın yerinden alınır; daha önceki olaylar oluş halinde gösterilmez, sırası düşünülerek onların hikâyesi anlatılır.
b)Yer birliği: Olayın baştan sona kadar aynı yerde geçmesidir. Böylece dekor değişmemiş olur.
c) Olay birliği: Eserin tek bir ana olay çevresinde gelişmesidir.

  • Acı veren olaylar, kanlı sahneler (birinin öldürülmesi, yaralanması, savaş gibi) hiçbiri seyirciye gösterilmez, sadece haberi verilir; sahnede, haberciler, sırdaşlar aracılığıyla sadece hikâyesi anlatılır. Bu haberler bile izleyicinin ders alması için yeterlidir.
  • Yüksek ve ağır başlı bir üslupla yazılır, kaba söz ve küfürlere yer verilmez.

b) Komedi

Komedi, insanların, durumların ve olayların gülünç yönlerinin ortaya konduğu ve eleştirel bir bakış açısı taşıyan tiyatro türüdür. Yunanca bir sözcük olan komedya sözcüğünü Comos+Oidia sözcükleri oluşturmuştur. Comos “halk, cümbüş, curcuna” hatta “köy” anlamına gelir. Oidia ise “ezgi” anlamındadır. Böylece komedya “curcuna” ya da “halk ezgisi” anlamında kullanılmaktadır.

  • Komedyada kişisel ya da toplumsal bozukluklar, gülünçlükler ortaya konularak seyirciyi güldürme yoluyla düşündürme ve doğru yola yönlendirme amacı güdülür.
  • Komedilerde genellikle güncel sorunlar işlenir. Gülünçlük, bir yönüyle evrensel bir yönüyle toplumsaldır çünkü her toplumun ve her çağın komik anlayışı birbirinden farklıdır. Komedyalar, Antik Yunan’dan çeşitlenip değişerek bugüne kadar gelmiştir.
  • Trajedilerden farklı olarak komedilerde oyunlarda soyluluk bir ölçüt olmamış ve her düzeyden insan yer almıştır. Kişiler, çoğunlukla halk tabakasından seçilmiştir.
  • Acı veren olaylar (vurmak, yaralamak vb.) seyircinin gözü önünde geçebilir.
  • Üslupta yükseklik ve soyluluk aranmamış, günlük konuşmalar hâkim olmuş, her türlü şaka ve kaba söze yer verilmiştir.
  • Komedyaların temel ve değişmez kuralı oyunun mutlu bir şekilde bitmesidir; âşıklar kavuşur, karmaşalar çözülür, yanlışlıklar düzelir, herkes hatasını görüp doğru yolu bulur.
  • Manzum (ölçülü uyaklı) biçiminde yazılır. 17. yüzyıldan sonra nesir (düzyazı) biçiminde yazılmaya başlanmıştır.
  • Birbiri ardınca sürüp giden diyalog ve koro bölümlerinden oluşur. Diyaloglar eserin dramatik bölümleridir, korolar türkü ve dansla söylenir.
  • Komedyalar, beş perdeden oluşur. Eser, bir bütün halinde oynanır, perde arası yoktur.
  • Komedyada da trajedide olduğu gibi üç birlik kuralına uyulur.Komedyanın çeşitleri şunlardır:

a) Karakter komedyası: İnsan karakterinin gülünç ve aksak yanlarını gösteren komedyalardır. Moliere’in “Cimri”, “Tartuffe”, Shakespeare’in “Venedik Taciri” türün örnekleridir.

b) Töre komedyası: Toplumun gülünç ve aksak yanlarını gösteren komedyadır. Moliere’in “Gülünç Kibarlar”, Gogol’un “Müfettiş” ve Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” türün örnekleridir.

c) Entrika komedyası: Olaylar merak uyandıracak ve şaşırtacak şekilde düzenlenerek ve genellikle güldürmekten başka bir amaç güdülmeden yazılan komedyalardır. Moliere’in “Scapin’in Dolapları”, Shakespeare’in “Yanlışlıklar Komedyası” türün örnekleridir. Entrika komedyasına günümüzde “vodvil” adı verilmektedir.

d) Yergi komedyası: Olayları abartılı biçimde ele alan ve bu abartmaların verdiği tuhaflıklar aracılığıyla güldürmeye yönelen komedya türüdür.

e) Satir: Olaylar ve durumlar içerisinde insanları iğneleyici biçimde yeren, kişileri, yaşanılan siyasal ve toplumsal olayları taşlayan komedya biçimidir.

Eski Yunan edebiyatında Aristophanes (Kuşlar, Bulutlar), Menandros; Latin edebiyatında Plautus, Terentius; Fransız
edebiyatında Moliere (Cimri, Gülünç Kibarlar); İngiliz edebiyatında Ben Jonson; Rus edebiyatında Gogol (Müfettiş)
komedyanın temsilcileridir. Türk edebiyatında komedya türünün ilk örneğini Şinasi, Şair Evlenmesi adlı eseriyle vermiştir.

Klasisizm

  • Klasisizm, 16. yüzyılın sonlarından itibaren oluşmaya başlamış, 17.yüzyılda Avrupa’da -özelikle Fransa’da- gelişmiş, 18. yüzyılın sonuna kadar varlığını sürdürmüş bir akımdır. Klasisizmin ilkelerini Boileau, “Şiir Sanatı” (L’art Poetique) adlı eserinde belirlemiştir. Felsefesini “Düşünüyorum öyleyse varım.” cümlesiyle özetleyen Descartes’ın rasyonalizm (akılcılık) felsefesinin klasisizme büyük etkisi olmuştur.
  • Trajedi ve komedi türleri klasisizm akımının özelliklerini yansıtır.

Klasisizmin başlıca özellikleri şunlardır:

  • Sanat, tabiatın taklididir; tabiat dış tabiat değil, “insan tabiatı”dır. Genel ve evrensel insan tabiatına ulaşmayı amaçlamıştır.
  • Klasisizm bireysel olanın değil, genel olanın; mahallî ve millî olanın değil, evrensel olanın; belli bir zamanın değil bütün zamanların peşindedir.
  • Akıl ve sağduyu egemendir. Akıl, en büyük rehberdir; akıl hiçbir yerde ve zamanda yanılmaz, aldanmaz, şaşmaz, daima doğru olana götürür.
  • “Sanat, sanat içindir” ilkesi benimsenmiştir.
  • Eski Yunan ve Latin edebiyatları örnek alınmış, o dönem edebiyatçıları gibi yazmak amaçlanmıştır.
  • Kuralcılık ve kurallara bağlılık klasisizmin temel ilkelerindendir.
  • Trajedi ve komedide biçimci kurallarla yer, zaman ve eylem birliği tekdüze olarak kullanılmıştır. “Üç birlik kuralı” diye de bilinen bu kural, klâsik sayılan imgelerle oluşturulmuş, ortak beğenilerin dışına çıkılmamıştır.
  • Klasisizm, okuyucunun sanat eserinden hareketle yanlış, aşağı, bayağı duygulardan uzaklaşarak ideal insanın yüce değerlerine ulaşmasını amaçlamıştır.
  • Halktan kişilere yer verilmemiş, sadece seçkin ve olgun insanlar anlatılmıştır.
  • Klasisizm, büyük ölçüde sanatçıların kendi millî dili üzerine kurulmuştur. Sanatçılar, millî dillerini zenginleştirmeyi amaçlamışlardır. Klasikler, üslubun ve dilin süssüz, açık, sade, yalın ve yapmacıktan uzak olmasını amaçlamışlardır.
  • Biçim kusursuzluğuna ve konuya değil, konunun işlenişine önem verilmiştir. Konu ve olayların gerçeğe benzer olmasını amaçlamışlar, seçilen konu ve olaylar her aklın veya herkesin kabul edebileceği gerçeklik sınırları içinde kalmalıdır.
  • Klâsisizmde, konular insan doğasına uygun olarak seçilmiş, karakterler yerine tipler işlenmiştir.
  • Klâsisizmde duygusallığa ve bireyselliğe yer yoktur. Sanatçı kendi duygularına, acılarına, yaşamına yer vermez; eserlerinde kişiliğini gizler.
  • Klasisizm en çok tiyatro türünde gelişmiştir. Şiir, eleştiri, mektup, özdeyiş türleri daha sonra gelir. Tiyatroda, sahne unsurları (dekor, giysi, doğa) pek önemsenmemiştir.

c) Dram

  • Yunanca bir sözcük olan dram, “bir şey yapmak, oynamak, oyun” anlamına gelir. Halk dilinde ciddi oyun olarak adlandırılır. Trajedi ve konu dışında üçüncü bir tiyatro dalıdır. Dram kendi içinde “burjuva dramı romantik dram”, “modern dram” gibi gruplara ayrılır. Burjuva dramı, filozofu Diderot’nun trajediye karşı oluşturduğu ve “ağır başlı tür” adlandırdığı oyun türüdür. Romantik dram, 19. yüzyılın ilk yarısında romantizm akımının etkili olduğu yıllarda trajedinin belli kurallarını yıkmak iç meydana getirilen dram türüdür. Modern dram, günümüzdeki dram türüdür.
  • Victor Hugo’nun “Cromwell” ön sözünden üç yıl sonra oynanan (1830) “Hernani” adlı dramı klasiklerle romantikler arasında şiddetli tartışmalara yol açmış; bu tartışmalar Fransız edebiyatında “Hernani Savaşları” olarak adlandırılmıştır.

Hernani, romantik tiyatronun doğuşuna zemin hazırlamıştır. Romantik dramın özellikleri şunlardır:

  • Olay, zaman ve yer birliğine dayanan üç birlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
  • Günlük yaşamdan sahneler, sosyal konular, her sınıftan insan gerçekçi bir yaklaşımla ele alınır.
  • Konu alanı geniştir, trajedideki gibi konuyu mitolojiden alma zorunluluğu yoktur; hem acıklı hem güldürücü olaylar bir arada bulunabilir.
  • Olaylar, hem tarihten hem de günlük hayattan alınabilir.
  • Trajedideki soyluluk kaygısı yoktur; kişiler, her sınıf halktan seçilebilir.
  • Korkunç ve acı veren olaylar, sahnede oluş halinde gösterilebilir.
  • Beş perdeden oluşma zorunluluğu ortadan kalkmış, perde sayısı yazarın isteğine bırakılmıştır.
  • Hem nazım hem nesir biçiminde yazılabilir.

Romantizm

  • “Gerçek dışı, hayalî, duygusal” anlamlarına gelen romantizm, 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülmeye başlandı, 19. yüzyılın ilk yarısında yaygınlaştı. Romantizm, önce İngiltere ve Almanya’da görülmüş, daha sonra 19. yüzyılın ilk yarısında Fransa’da etkili olmuştur.
  • Romantizm’in kurallarını Victor Hugo, Cromwell adlı eserinin ön sözünde belirlemiştir. 1830 yılında V. Hugo’nun Hernani oyununun oynanmasından sonra romantiklerle klasikler arasında “Hernani Savaşı” adı verilen bir tartışmaya sebep olmuştur. Tartışma, romantiklerin klasisizmin karşısında kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Victor Hugo’nun “edebiyattaki Fransız İhtilali” olarak tanımladığı romantizm, klasisizme tepki olarak ortaya çıkmış, onun bütün kural ve biçimlerini yıkmıştır.
  • Tiyatroda komedi ve trajedinin sıkı kurallarına karşı romantizmde, “dram” türü ortaya çıkarılmıştır. Dramda hayatta olan her şeye yani iyi ve kötü bir arada kullanılmıştır. Klasik trajedideki üç birlik kuralı kaldırıldı. Konular günlük hayattan alındı. Halktan kişiler sahneye çıkarıldı. Acı, şiddetli olaylar sahnede gösterildi. Millî tiyatro anlayışına şekil veren romantikler, görsel sanatlar arasındaki sınırları da yıkarlar. Tiyatro, opera, bale gibi sanatlar birbirleriyle kaynaşır. Victor Hugo, bu üç temaşa sanatını bir arada göstermeyi arzular.
  • Romantizmde, hürriyet yani özgürlük en önemli niteliktir.
  • Romantiklerin yer yer toplumcu olduğu söylenebilir ancak bu toplumun sorunlarını ve olumsuzluklarını yansıtmaya dayalıdır.
  • Romantikler, büyük oranda bireycidir; bireysel duyguları ve Iirizmi yansıtmışlardır. Duyguya önem verdikleri için “lirik şiir”i ön plana çıkarmışlardır.
  • Klasisizmdeki akıl ve sağduyunun yerini romantizmde, duygu ve hayaller almıştır. Melankoli, hüzün, kötümserlik ve marazîlik (hastalıklı duygular) romantizmde önemli yer tutar. “Fransız İhtiIali”nde dökülen kanlar romantikleri etkilemiş, melankoliye neden olmuştur. Bu dönemde “verem olma, intihar etme” moda halini almıştır.
  • Romantizmde, doğaya (tabiata) önem verilmiş, doğa eserlerde sıkça işlenmiştir.
  • Romantikler, millî ve milliyetçi bir anlayışı benimsemişler, millî geçmişlerine yönelmişlerdir.
  • Eserlerde, tasvirlere yani betimlemelere geniş yer verilmiştir. Tasvirler ruh halinin ve konunun daha iyi anlatılmasını sağlamıştır.
  • Günlük hayattan uzak yapay, süslü bir dil ve üsluba tepki göstermişlerdir.
  • Romantizmde olaylar ve hayat bir karşıtlık içinde yansıtılır. Eserlerde hayal-gerçek, beden-ruh, hayat-ölüm, iyi-kötü, ak-kara çatışması vardır.
  • Eserlerde, rastlantılara ve olağanüstülüklere çokça yer verilmiştir.
  • Sanatçılar eserlerinde kişiliğini gizlememiştir.
  • Romantikler akla karşı duyguyu, seçkin sınıfa karşı halkı, süslülüğe karşı doğallığı, kurallara karşı kuralsızlığı benimsemişlerdir.



] }


Liselere Giriş Sınavı (LGS)
5 Haziran 2022 Pazar

Temel Yeterlilik Sınavı (TYT)
18 Haziran 2022 Cumartesi

Alan Yeterlilik Sınavı (AYT)
19 Haziran 2022 Pazar